Çekte Şekil Şartları

Çekte Şekil Şartları

Çek Nedir?

Çek, nakit kullanılmaksızın ödeme yapılmasını sağlayan bir ödeme aracıdır. Kambiyo senetlerinin bir türü olarak düzenlenen Türk Ticaret Kanunu’nun 780 ila 823.maddeleri arasında düzenlenmiştir. Düzenleme, istisna birtakım hükümler hariç İsviçre

Borçlar Kanunu’nun 1100-1144 maddelerinin aynen aktarımı şeklindedir. Ancak yıllar içerisinde gelişen ihtiyaçlar üzerine çek ile ilgili özel bazı düzenlemeler yapılmıştır.3 Bu özel düzenlemelerden ilki 3167 sayılı “Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun”dur. Bu kanun birçok defa değişikliğe uğramış ve son olarak tüm hükümleri ile birlikte yürürlükten kaldırılarak 5941 sayılı “Çek Kanunu” 20.12.2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

Çek Kanunu’nun yürürlüğe girmiş olması, Ticaret Kanunu’nda çeke ilişkin düzenlemeleri yürürlükten kaldırmamıştır. Zira 5941 sayılı yasanın 1.maddesinin 2.fıkrasında Çek Kanunundaki düzenlemenin özel hüküm olduğu hususu göz önünde bulundurulması gerektiği düzenlenmiştir.

2.Çekin Hukuki Niteliği

Kanunen emre yazılı kıymetli evraklardan olan çek, poliçede olduğu gibi nitelikli bir havale ilişkisi temeline dayanmaktadır. Nitekim çekte de, poliçedeki gibi üçlü bir ilişki söz konusudur: keşideci, lehtar ve hamil.

Her ne kadar çek, poliçedeki gibi üçlü bir ilişkiyi havi ise de, poliçeden ayrıldığı birtakım hususlar bulunmaktadır:

i.Çekte muhatap yalnızca bir banka olabilir.

ii.Çekte kabul olmadığı gibi çek üzerinde bulunan kabul kaydının yazılmamış sayılmaktadır.

iii.Poliçenin aksine, çekte lehtar gösterilmesi zorunlu bir şekil şartı değildir.

iv.Çekte vade yoktur. Çek üzerine konulan vade tarihi yazılmamış kabul edilir.

v.Poliçenin ve hatta bononun vadesinde ödenmemesi halinde yalnızca hukuki sorumluluk doğarken, çekin süresi içerisinde ibraz edilmesi ve karşılıksız çıkması durumunda hukuki sorumluluğun yanı sıra cezai sorumluluk da öngörülmüştür.

3.Çekin Düzenlenmesi

3.1.Çek Keşide Etmenin Ön Şartları

Ticaret Kanunu’nun 783/I. maddesinde, çek keşide edilebilmesi için keşidecinin muhatap (banka) nezdinde bir karşılık varlığının olması ve keşideci ile muhatap arasında, çek keşidesi suretiyle tasarruf edileceğine ilişkin bir çek anlaşmasının bulunması gerekmektedir.

Bir diğer ifadeyle çek keşide edebilmenin şartları “karşılık” ve “çek anlaşması”dır.

3.1.1.Karşılık

Çek bir ödeme aracıdır ve ibraz edildiğinde ödenebilmesi için keşidecinin muhatap banka nezdinde tasarrufta bulunabileceği bir karşılığının olması gerekmektedir. Zira Ticaret Kanunun 783/I.maddesinde açıkça “düzenleyenin emrine tahsis edilmiş bir karşılık bulunması” ifadesine yer verilmiştir.

Çekin ödenmesi için tahsis edilen bu karşılık, nakit para olabileceği gibi, tasarruf edilebilecek bir kredi de olabilir.

Keşide edenin muhatap banka nezdinde birden fazla hesabının bulunması halinde, karşılığın çek yaprağında belirtilen hesapta bulunması gerekmektedir. Bu durumda, çek yaprağında belirtilen hesaptan başka bir hesapta çek bedeline yetecek miktarda para bulunsa bile, keşideci tarafından muhataba virman gibi özel bir yetki tanınmadığı sürece, karşılık olmadığı kabul edilmektedir.

3.1.2.Çek Anlaşması

Çek keşidesi için ön şartlardan bir diğeri de keşideci ile muhatap arasında bir çek anlaşmasının varlığıdır. Nitekim Ticaret Kanununun 783/I. maddesinde “düzenleyenin bu karşılık üzerinde çek düzenlemek suretiyle tasarruf hakkını haiz olacağına dair muhatapla düzenleyen arasında açık veya zımni bir anlaşma” da olması gerektiği düzenlemiştir. Her ne kadar Ticaret Kanunu’nda çek anlaşmasının şekli bakımından bir zorunluluk öngörülmemişse de, Çek Kanunu’nun 2/III. maddesi çek anlaşmasının yazılı olarak yapılması gerektiğini belirtmiştir.

Burada incelenmesi gereken bir husus ise çek anlaşmasının hukuki niteliğidir. Modern öğretide, çek anlaşması kendine özgü isimsiz bir sözleşme olmakla birlikte, çıkan uyuşmazlıklarda uygun düştüğü ölçüde Borçlar Kanununun vekalet sözleşmelerine ilişkin hükümlerinin uygulanabileceği yorumunda bulunulmuştur.

3.1.3.Karşılık veya Çek Anlaşmasının Bulunmaması

Ticaret Kanununun 783/I-c.2’de açıkça belirtildiği üzere, karşılık ve/veya çek anlaşmasının bulunmadığı hallerde, kanunun öngördüğü diğer şartları taşıyan çeklerin geçersizliği ileri sürülemez.

4.Ticaret Kanunu Bakımından Çek Düzenlenmesinde Şekil

4.1.Zorunlu Unsurlar

Ticaret Kanununun 780.maddesinde belirtildiği üzere, bir senedin çek olarak nitelendirilebilmesi için şu koşulları içermesi gerekmektedir:

4.1.1.Çek Kelimesi

Bir senedin çek olarak kabul edilebilmesi için ilk olarak senet metninde “çek” kelimesine yer verilmiş olması gerekmektedir. Bununla birlikte eğer çek, Türkçe’den başka bir dilde keşiden edilmiş ise o dilde “çek” karşılığı olarak kullanılan kelimenin bulunması, senedin çek olarak kabulü için ilk unsurdur.(TK m.780/1-a) Örneğin Almanca’da “scheck”, Fransızca “cheque”, İsviçre Borçlar Kanunun Almanca Metninde “check”, İngilizce’de “check”, İtalyanca’da “asegno bancario” vs. kelimeleri senette çek kelimesi karşılığı olarak bulunmalıdır.

T.C. Merkez Bankası’nın 2010/2 sayılı tebliğinin 3/4-i. maddesi hükmünde, “Çeklerin basımında, Çek Kanunu ile bu tebliğde belirtilen bu hususlarla birlikte, çekin keşide yeri ve keşide tarihi dâhil, Türk Ticaret Kanununda yer alan çekin şekline ilişkin diğer unsurlar da gözönünde bulundurulur” denilmek suretiyle çek defteri yaprağında “çek” kelimesinin yer alması gerektiği vurgulanmıştır.Öğretide, senet metninde birden fazla dil kullanılmış ise, senet metninde “ödeyiniz” kelimesi hangi dilde yazılmış ise, “çek” kelimesinin de aynı dilde yazılmış olması gerektiği savunulmaktadır.

Çek kelimesinin yazılmaması halinde, söz konusu senedin adi havale sayılması söz konusu olacaktır. Hatta çek kelimesi yerine “havale” kelimesinin kullanılması da yeterli değildir.

4.1.2.Belirli Bir Bedelin Ödenmesi İçin Kayıtsız ve Şartsız Havale

Bir senedin çek olarak nitelendirilebilmesi için ikinci şart ise senet metninde, belirli bir bedelin ödenmesi hususunda kayıtsız ve şartsız bir havale ihtiva etmesidir. Bu unsurun yerine getirilebilmesi için senet metninde “ödeyiniz” şeklinde bir kaydın bulunması gerekmektedir. Aksi durum, çekin geçersizliğine neden olur.(TK m.780/1-b)

Örneğin “hesabımız uygunsa…ödeyiniz”, “nezdinizde doğacak alacağımdan…ödeyiniz” gibi kayıtlar senedin çek niteliğini kaybetmesi sonucu doğurur. Bunun gibi çeke “şarta bağlı olarak cezai şart” kaydı konulması da çeki geçersiz kılar.

Çeklerdeki kayıtsız ve şartsız havale kaydının gerekçesi, kambiyo senetlerinin mücerret olması ve tedavül kudretinin güvence altına alınmasıdır.

Çekler yalnızca belirli bir bedelin (bir miktar nakit paranın) ödenmesi konusunda keşide edilebilir. Çek üzerine belirsiz bir bedelin yazılması, örneğin “hesap bakiyesi” mümkün değildir. Bu bedel Türk Lirası dışında başka bir yabancı para birimi olabilir. Eğer hiçbir şekilde bedel belirtilmemiş ise çek geçersiz kabul edilir. Öte yandan belirtmekte fayda var ki, çekin konusunu para dışında başka bir unsur oluşturamaz. Bedel kısmına konu olarak paradan başka bir şey yazılmış ise yine çek geçersiz kabul edilecektir.

Bedel konusunda bir diğer önemli husus da “para cinsinin” çek üzerinde açıkça belirtilmiş olmasıdır. Çekte gösterilen bedel seçenekli bir şekilde ifade edilemez. Kesin ve tek bir bedelin yer alması gerekmektedir. Örneğin bedel kısmına “10.000 TL veya 1.000 USD” yazılması halinde alternatifli olması nedeniyle çek geçersiz olarak kabul edilir. Fakat bedel kısmına “1.000 USD veya karşılığı olan Türk Lirası” şeklinde bedel kaydı yazılması çekin geçerliliğini etkilemez.Çekte bedel yazı veya rakam ile gösterilebilir. Hem yazı hem de rakam ile gösterilmesi ve yazı ile rakam arasında fark olması halinde TK m. 676/I’deki hüküm uygulanacaktır. İlgili hükme göre esas alınacak olan bedel yazı ile gösterilen bedeldir. Eğer her iki bedel de hem yazı hem rakam ile gösterilmiş ve bu bedeller farklı ise, TK m.676/II’de belirtildiği üzere az olan bedel geçerli sayılacaktır. Ancak bu durumda da bedeller üzerinde bir tahrifat yapılmamış olması gerekmektedir.

4.1.3.Muhatap

Ticaret Kanununda çekin zorunlu şekil şartlarından biri de muhatabın, bir diğer ifadeyle çeki ödeyecek kimsenin belirtilmesidir. Türkiye’de ödenecek çekler bakımından muhatap yalnızca bir banka olabilir. Bu durum 782.maddenin 1.fıkrasında açık ve net bir şekilde düzenlenmiştir.

Muhatap olarak bankadan ne anlaşılması gerektiği ise Ticaret Kanununun 815.maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir: “Bu Kısımda geçen “banka”dan amaç, Bankacılık Kanununa tabi olan kuruluşlardır. Ancak, ödeme yeri Türkiye dışında olan çekler hakkında “banka” teriminden hangi kuruluşların anlaşılacağı ödeme yeri hukukuna göre belirlenir.” Bu maddenin yollama yaptığı 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 3. maddesinde ise bankanın, “mevduat bankaları ve katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankaları” olduğu belirtilmektedir.

Kanunun banka olarak öngördüğü muhatap dışında başka kimse üzerine düzenlenen çekler, öngörülen diğer tüm zorunlu şartları taşısa bile artık yalnızca havale hükmünde olacaktır. Nitekim Ticaret Kanununun 782.maddesinin 2.fıkrasında bu özel yaptırım kaleme alınmıştır.

4.1.4.Ödeme Yeri

Ticaret Kanununun 780.maddesinin 1.fıkrasının d bendinde, çeklerde ödeme yerinin gösterilmiş olması geçerlilik şartı olarak düzenlenmiştir. Çekte ödeme yerinin belirtilmiş olması ibraz sürelerinin tespit edilmesi ve yabancılık unsuru taşıyan çekler bakımından uygulanacak hukukun belirlenmesi açılarından önem arz etmektedir.

Kanunun 781.maddesinin 2.fıkrasında çekte ödeme yerinin gösterilmemiş olması halinde ne olacağı düzenlenmiştir. İlgili düzenleme; “Çekte açıklık yoksa, muhatabın ticaret unvanı yanında gösterilen yer ödeme yeri sayılır. Muhatabın ticaret unvanı yanında birden fazla yer gösterildiği takdirde, çek, ilk gösterilen yerde ödenir. Böyle bir açıklık ve başka bir kayıt da yoksa, çek muhatabın merkezinin bulunduğu yerde ödenir.” şeklindedir.Görüldüğü üzere ödeme yerine ilişkin bir açıklık veya kayıt yok ise, muhatabın merkezinin bulunduğu yerin ödeme yeri olarak kabul edilecek olması, ödeme yerini, çek üzerinde mutlaka gösterilmesi gereken zorunlu bir unsur olmaktan çıkarmıştır.

Diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi, çekte de ödeme yeri olarak bir mülki birim (il, ilçe gibi) gösterilmiş olması yeterlidir. Ödeme yeri olarak mutlaka açık adrese yer verilmesine gerek yoktur. Öte yandan Çek Kanununun 2/7-b maddesine göre çekle işleyen hesabın bulunduğu şubenin mutlaka yer alması gerekmektedir.

4.1.5.Keşide Tarihi ve Yeri

Hukuken geçerli bir çekten bahsedebilmek için, çek metni üzerinde mutlaka keşide tarihi ve yeri belirtilmelidir. Bu iki unsur, çeklerin ibraz sürelerinin hesaplanması açısından önem arz etmektedir.

4.1.5.1.Keşide Tarihi

6102 sayılı yasanın 780/1-e maddesi gereğince çekte keşide tarihi zorunlu unsurlardandır. Keşide tarihi, cironun (TTK m.793/1) veya çekten caymanın (TTK m. 799/1) ne zaman yapılacağının tespiti, protesto veya ödememenin tespiti süreleri (TTK m. 809/1), karşılıksız çek düzenlenmesi nedeniyle idari yaptırımların uygulanmasını talep hakkının doğumu (Çek K. m. 5/1) gibi hususlar bakımından önemlidir.29 Çekin geçerli olabilmesi için keşide tarihi mutlaka gün, ay, yıl şeklinde yer almalıdır. Tarihin ne şekilde yazıldığı önemli değildir. Burada önemli olan tarihin belirli olması ve bu konuda herhangi bir şüpheye mahal vermemesidir.

Keşide tarihinin belirli bir tarih olmasının yanı sıra mümkün bir tarih olması gerekmektedir. Yargıtay, 30 Şubat 2020, 31 Haziran 2021 gibi takvimde bulunmayan tarihlerin keşide tarihi olarak gösterilmesi halinde çekin geçersiz olacağı şeklindeki sert görüşünden dönmüş ve bu şekilde tanzim edilen çekler için ilgili ayın son gününün geçerli olacağı yönünde kararlar vermiştir. Doktrinde ÖZTAN, çeke örneğin “30 Şubat 2016” tarihi yazılmasının, çek vasfını yitirmesine neden olacağı görüşündedir. PULAŞLI ise; unutkanlık eseri veya keşideci tarafından kötü niyetli yazılan örneğin “30.02.2012” tarihini söz konusu ayın son günü olarak değerlendirmek ve çeki geçerli saymak gerektiğini, bunun kanuna aykırılık teşkil etmeyeceğini, aksine davranışın aşırı şekilciliğe prim vermek ve kötü niyetli keşideciyi korumak anlamını taşıyacağını belirtmiştir. Buna karşılık, 32 Temmuz 2020, gibi takvimde hiçbir ayda bulunmayan bir tarihin keşide tarihi olarak belirtilmesi halinde çek, geçersiz kabul edilmelidir.Çekin üzerinde yer almak kaydıyla, keşide tarihinin çekin hangi bölümüne yazılacağı konusunda herhangi bir sınırlama bulunmamaktadır. Öte yandan keşide tarihi el yazısı ile yazılabileceği gibi kaşe basılması veya yazıcı ile yazılması da mümkündür.

Çek metninde birden fazla ve birbirinden farklı tarih olması halinde Yargıtay, daha yeni tarihin vade tarihi olduğunu kabul ederek bu kaydı geçersiz saymaktadır.36 Bir diğer ifadeyle daha eski tarih, keşide tarihi olduğu kabul edilmekte ve ibraz süreleri için esas alınmaktadır.

Çek üzerinde yer alan keşide tarihinin kural olarak fiilen düzenlendiği gün olması gerekmektedir. Ancak bu tarihin gerçeği yansıtmaması, çekin geçerliliğini etkilemez.

4.1.5.2.Keşide Yeri

6102 sayılı yasanın 780/1.maddesi gereğince çekin unsurları arasında keşide yeri de yer almaktadır. Ancak yasa koyucu çek üzerinde keşide yerinin yer almaması durumunda çeki doğrudan geçersiz saymamıştır. Nitekim yasanın 781/3.maddesi gereğince keşide edenin isminin yanında bulunan yerin keşide yeri olarak kabul edilebileceği düzenlenmiştir. Ancak bu iki alternatifin de yer almaması halinde çek, keşide yeri olmaması nedeniyle geçersiz kabul edilir. Böyle bir senet, eğer emre yazılı olarak düzenlenmişse havale, hamile yazılı olarak düzenlenmişse yazılı delil başlangıcı sayılır.

Keşide yeri olarak mutlaka açık bir adresin yazmasına gerek yoktur. İl, ilçe gibi belirli bir mülki birimin gösterilmiş olması yeterlidir. Bu birimlerin kısaltma kullanılması ile ilgili Yargıtay, 14.12.1992 tarih ve 1992/1 E., 1992/5 K. sayılı içtihadı birleştirme kararında “…hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde anlaşılabilir olması koşulu ile…” şeklinde hüküm tesis etmiştir. Birden fazla mülki birimi ifade edebilecek kısaltmalar ise keşide yeri olarak kabul edilemeyecektir.

Keşide yeri olarak ancak tüzel kişiliği haiz idari birimlerin gösterilmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 06.05.1997 tarihli, 1997/4697 E., 1997/4803 K.sayılı kararında; “…Suça konu çekte keşide yerinin “Çemberlitaş” olarak yazıldığı, hangi il veya ilçeye bağlı olduğu belirtilmemiş olduğundan, bu haliyle Türk Ticaret Kanunu’nun 692. maddesinde yazılı keşide yerinin bulunmadığı gözetilmeden … hüküm kurulması…” şeklinde karar verdiği görülmüştür.

Keşide yerinin gerçeğe uygun olarak yazılması da zorunlu değildir. Zira keşideci ibraz sürelerinden yararlanmak amacıyla, çeki gerçek düzenlediği yerden başka bir yeri keşide yeri olarak gösterebilir. Ancak hiç mevcut olmayan bir yer keşide yeri olarak gösterilemez.

Keşide yeri yazılmadan çekin tedavüle çıkarılması, dolayısıyla bu şekilde çek düzenlenmesi mümkün olduğundan, keşide yerinin sonradan ve hatta bir başkası tarafından farklı bir kalemle yazılmış olması çeki geçersiz kılmaz. Ancak çekin ibraz edildiği esnada keşide yerinin bulunması gerekmektedir. Keşidecinin imza atarken kullandığı kaşede yazılı olan bir yer de keşide yeri unsurundaki eksikliği giderebilecektir. Bu da demek oluyor ki keşide yerinin mutlaka el ile yazılması şart değildir.

4.1.6.Keşide Edenin İmzası

6102 sayılı yasanın 780/1-f gereğince bir çekin, çek vasfını taşıyabilmesi için, çek keşidecisi tarafından çek metninin tamamını kapsayacak şekilde imzalanması gerekmektedir.

Kanun metninde, sadece imzadan bahsedildiği için, keşidecinin ad ve soyadının çek metninde bulunması gerekmemektedir. Dolayısıyla adın soyadın yazılmaması veya hatalı yazılması, eğer senette keşidecinin imzası mevcutsa önemli değildir. Yargıtay, isim ve soy isim yanlış yazılsa bile imza kime ait ise sorumluluğun ona ait olduğuna hükmetmiştir.

İmzanın el ile atılmış olması gerekmektedir. El ile atılan imza yerine, mekanik herhangi bir araç veya elle yapılan veya onaylanmış bir işaret veya resmi bir şahadetname kullanılamaz.

Keşide eden, bizzat veya temsilcisi vasıtasıyla çek düzenleyebilir. Fakat Çek Kanunun 5/3.maddesinde, çek hesabı sahibi gerçek kişinin, çek keşide etmek için bir temsilci veya vekil tayin edemeyeceği düzenlenmiştir.

4.1.7.Çekin Seri Numarası ve Karekodu

2016 yılında kabul edilen 6728 sayılı yasa ile çekin geçerliliği için iki yeni unsur daha eklenmiştir. Bunlar seri numarası ve karekoddur. Yapılan değişiklikler ile birlikte Türk bankaları tarafından bastırılan çeklerde 31.12.2016 tarihi itibariyle karekod ve seri numarası unsurlarının bulunması zorunlu hale getirilmiştir. Karekod ve/veya seri numarası unsurlarını ihtiva etmeyen çekler, 6098 sayılı yasanın 555 ve devamı maddeleri uyarınca ancak adi yazılı havale olarak kabul edilebilir. Ancak bu tarihten önce basılmış olan çek yaprakları bakımından bu iki unsur aranmayacaktır.

Seri numarası ve karekod uygulamasının amacı, muhatap bankaların yapacağı ödemelerin kolaylaştırılması, çek yapraklarına yönelik sahteciliklerin önüne geçilmesi ve çek hamillerinin korunmasıdır.

Çek hesabında yazılı karekod sayesinde;

a) Çek hesabı sahibinin adı, soyadı veya ticaret unvanı,

b) Çek hesabı sahibinin tacir olması hâlinde, ticaret siciline tescil edilen yetkililerinin adı, soyadı veya ticaret unvanı,

c) Çek hesabı sahibinin, çek hesabı bulunan toplam banka sayısı,

d) Çek hesabı sahibine ait bankalara ibraz edilmemiş çek adedi ve tutarı,

e) Düzenlenerek bankalara teslim edilen çeklerin adedi ve tutarı,

f) Son beş yıl içerisinde ibrazında ödenen çeklerin adedi ve tutarı,

g) İbraz edilen ilk çekin ibraz tarihi,

h) İbraz edilen son çekin ibraz tarihi,

ı) İbrazında ödenen son çekin ibraz tarihi,

i) Son beş yılda “karşılıksızdır” işlemi gören ve halen ödenmemiş çeklerin adedi ve tutarları,

j) Son beş yılda “karşılıksızdır” işlemi gören ve sonradan ödenen çeklerin adedi ve tutarı,

k) Son beş yılda “karşılıksızdır” işlemi gören son çekin ibraz tarihi,

l) Çek hesabı sahibi hakkında çek hesabı açma yasağı bulunup bulunmadığı, varsa yasaklama kararının tarihi,

m) Her bir çek yaprağı ile ilgili olarak tedbir kaydı olup olmadığı,

n) Çek hesabı sahibi tacirse, iflasına karar verilip verilmediği, iflasına karar verilmişse kararın tarihi, çek hesabı sahibi ya da cirantanın rızası aranmaksızın üçüncü kişilerin erişimine sunulur.

4.2.Unsurların Bulunmaması

Çek kelimesi, kayıtsız ve şartsız belirli bir bedelin ödenmesine ilişkin havale, muhatap, düzenleme tarihi, düzenleyenin imzası, seri numarası ve karekod unsurlarından herhangi birini taşımayan senet, çek vasfını haiz değildir.6102 sayılı yasa, m.781/2’de açıkça düzenlendiği üzere muhatap gösterilmiş olmak kaydıyla, ödeme yerinin ayrıca gösterilmemiş olması çekin geçersizliği sonucunu doğurmaz.

Bu durumda muhatabın ticaret unvanının yanında gösterilen yer ödeme yeri olarak kabul edilir.

Benzer şekilde aynı maddenin 3.fıkrasında belirtildiği üzere, keşide yeri olarak herhangi bir yer gösterilmemiş ise, keşidecinin imzası veya adı yanında bir yer gösterilmiş ise, o yer keşide yeri olarak kabul edilecektir.

5.Çek Kanunu Bakımından Çek Düzenlenmesinde Şekil

Çek hesapları ve defterleri ile ilgili detaylı hükümler ihtiva eden Çek Kanunu, çekin unsurları ile ilgili düzenlemelere de yer vermiştir. Ancak kanunkoyucu Ticaret Kanununda öngörülen unsurları taşıması kaydıyla, Çek Kanununun 2.maddeside öngörülen unsurlara aykırılıkların çekin geçerliliğini etkilemeyeceğini hükme bağlamıştır.

Çek Kanunu bakımından çekte bulunması gereken unsurlar şu şekildedir:

5.1. Çek Numarası

Çek Kanununda çek numarasının bulunmasına ilişkin açık bir hüküm bulunmasa da, bir çeki diğer çeklerden ayıran en önemli çek numarasıdır. Bu unsur, Merkez Bankası tarafından çıkarılan ve çekin baskı şekline ilişkin esasları içeren 2010/2 sayılı Tebliğin 3/1-c maddesinde hükme bağlanmıştır. Buna göre, çek defterinin her birinin yaprağına çek numarasının matbu olarak yazılması gerekmektedir.

5.2.Çek Hesap Numarası

Çek Kanununda her çek yaprağına “çek hesabı numarası” yazılması düzenlenmiştir.

Merkez Bankası tarafından çıkarılan çekin baskı şekline ilişkin esasları içeren 2010/2 sayılı Tebliğin 3/1-c maddesinde de, çek defterinin her bir yaprağına çek hesap numarasına matbu olarak yer verilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Bu düzenleme, çek hamilinin çekin bir bankaya ait olup olmadığını, ait ise bahse konu hesapta karşılığın bulunup bulunmadığını denetlemesine imkân sağlamaktadır.

5.3.Çek Hesabının Bulunduğu Banka Şubesinin Adı

5941 sayılı Çek Kanununun 2/7-b. maddesi gereğince bankalar, çek defterlerinin her bir yaprağına çek hesabının bulunduğu banka şubesinin adına yer vermekle yükümlüdürler.

Merkez Bankası tarafından çıkarılan çekin baskı şekline ilişkin esasları içeren 2010/2 sayılı Tebliğin 3/1-c maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir.

5.4.Çek Hesabı Sahibi Gerçek Kişinin Adı ve Soyadı, Tüzel Kişinin Adı

6102 sayılı yasada her tacirin ticaret unvanı alması ve bunu ticaret siciline tescil ettirmesi zorunluluğu düzenlenmiştir. 5941 sayılı Çek Kanununun 2/7-c maddesinde de, banka tarafından çek defterinin her bir yaprağına çek hesabı sahibi gerçek kişinin adı ve soyadı, tüzel kişinin ise adının yazılması zorunlu kılınmıştır. Merkez Bankası tarafından çıkarılan çekin baskı şekline ilişkin esasları içeren 2010/2 sayılı Tebliğin 3/1-c maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir.

Çek, yalnızca tacirler tarafından kullanılabilen bir ödeme aracı olmadığı için, tüzel kişi ile bağlantılı olarak “unvan” ibaresi kullanılmamıştır.

Çek Kanununda yeni bir düzenleme yapılarak tacir olan kişilere ve tacir olmayan kişilere verilecek çeklerde bir ayrım yapılmıştır. Kanunun 2.maddesinin 3.fıkrasına göre, çek hesabı açılmasını veya çek defteri verilmesini isteyen kişi, her defasında tacir veya esnaf ve sanatkâr olup olmadığını beyan etmek zorundadır. Bu konuda gerçek dışı beyanda bulunan kişi, kanunun 7.maddesinin 3.fıkrasına göre üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır.

5.5.Tüzel Kişi Adına Çek Keşide Eden Kişinin Adı ve Soyadı

Çek Kanununun 2/8. maddesi ile tacir olsun olmasın bir tüzel kişi adına çek düzenleyen gerçek kişinin ad ve soyadının açıkça yazılmasına ilişkin hüküm getirilmiştir.

Merkez Bankası tarafından çıkarılan çekin baskı şekline ilişkin esasları içeren 2010/2 sayılı Tebliğin 3/1-c maddesinde de bu düzenlemeye yer verilmiştir.

Tüzel kişi adına çek keşide edebilmek için özel yetki aranmaktadır. Nitekim 6098 sayılı yasanın 504/3. maddesinde “vekil özel olarak yetkili kılınmadıkça kambiyo taahhüdünde bulunamaz…” hükmünü haizdir. Bu düzenleme ile tüzel kişi adına çek düzenleyen gerçek kişinin kimliğinin kolaylıkla tespit edilmesi ve uygulamada temsil ve sorumluluk hususunda ortaya çıkan sorunların önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

5941 sayılı Çek Kanununda gerçek kişilerin mutlaka ve sadece kendileri tarafından çek keşide edilebileceğini kabul edilmiştir. Anılan kanunun 5/3. maddesi ile: “Çek sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemez.

Gerçek kişinin temsilcisi veya vekili olarak çek düzenlenmesi halinde, bu çekten dolayı hukuki ve cezai sorumluluk çek hesabı sahibine aittir” hükmü düzenlenmiştir.

5.6.Çek Hesabı Sahibi Gerçek veya Tüzel Kişinin Vergi Kimlik Numarası

3167 sayılı eski Çek Kanunu’nun 3/2 maddesine 4814 sayılı kanun değişikliği ile “çek yapraklarında hesap sahibinin vergi kimlik numarasına yer verilmesi” zorunluluğu getirilmiş olup bu düzenlemeye 5941 sayılı Çek Kanununda da yer verilmiştir. Merkez Bankası tarafından çıkarılan çekin baskı şekline ilişkin esasları içeren 2010/2 sayılı Tebliğin 3/1-c maddesinde de, çek defterinin her bir yaprağında çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişinin vergi kimlik numarasına matbu olarak yer verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

5.7.Çekin Basıldığı Tarih

Çek Kanununda her çek yaprağında “çekin basıldığı tarihin” bulunması gerektiği düzenlenmiştir. Hükmün amacı, çekin üzerinde yazılı baskı tarihinden itibaren 5 yıl içinde ibraz edilmemesi halinde muhatap bankanın 3. fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu miktara ilişkin sorumluluğunu ortadan kaldırmaktır.

Twitterda Paylaş Facebook'da Paylaş